NUTUK: Arapça, konuşmak demektir. Şeyhin, hikmet dolu sözlerine, nutuk denir. Şeyhlerin, müridlerine yaptığı ahlâkî, edebî konuşmalara, söylediği şiirlere nutuk adı verilir. Nutuk ile nefes, hemen hemen aynı manada olmakla birlikte, ilki sadece okunmak, ikincisi de terennüm etmek içindir.
Rıza divanının tab'iyle revnak geldi af âka Basıldı genç defter-i na'tü nutku İbn-i Neccâr'ın Bursalı Şeyh Zâik
NUTKA MÜRÜVVET: Konuşma sırasında sözü kesilen, yahut konuşurken konuyla ilgili bir husus aklına gelen kişi, konuşma sırasında, unutacağı kanaatine varırsa, o hususu dile getirmek için "nutka mürüvvet erenler" veya "nutka mürüvvet" diyerek izin ister.
NUTKUN CANI VAR : Allah adamları boş laf konuşmaktan sakınırlar. Bu yüzden, sözleri boşuna değildir, bir anlamı ve ruhu vardır. Dervişler arasında, musibet veya felâketle ilgili bir söz söylenecek olursa, hemen "aman azizim!" Öyle konuşma, nutkun canı (ruhu) vardır; dediğin oluverir." diye karşılık verilirdi.
NUTUK HAKLAMAK : Mürşidin sözlerini tasdik etmek, uygulamaya koymak anlamında kullanılan bir ifadedir. Yani, şeyhin emrini tahakkuk mevkine koymak demektir.
NÜBÛVİYYE: Zanaat sahibi esnafların iştirak ettiği bir tasavvuf okulu olup Suriye'dedir.
NÜBÜVVE: Arapça şan, şeref, yücelik anlamındadır. Hakk'ın zatı isim, sıfat ve hükümlerinin bilinmesi için, İlâhî hakikatleri haber vermektir. İki çeşit nübüvvet vardır: 1- Tarif nübüvveti : Zat, sıfat ve isimlerin, Peygamberler tarafından tanıtılması. Bu bakımdan Peygamberin nübüvvetine, "ta'rif nübüvveti" denir. 2- Teşri nübüvveti : Birincidekilerle birlikte, ahkam ve edebin, hikmet öğreterek, siyaset uygulayarak, ahlâk ile tebliğ edilmesidir.
NÜCEBA: Arapça, asil, asalet sahibi anlamına gelen "necib" kelimesinin çoğuludur. Bunlar kırk kişidirler, insanların işlerini ıslah eder, yüklerini taşırlar. Bunlar, sadece halkın hukuku hususunda tasarruf eder (iş görür) ler. Bunlar fevkalâde merhamet duygularıyla dolu oldukları için, Allah'tan gelecek intikam oklarını, dua ve niyazlarıyla savarlar.
NÜKABA: Arapça, bir kavmin büyüğü, başkan, kabile reisi, vs. gibi anlamları ihtiva eder. "nakib" kelimesinin çoğuludur. Nukaba, el-Batın ismini gerçekleştirmiş veliler zümresidir. Sayıları üçyüz kişiden ibarettir, insanların içine yönelirler, oradaki gizlilikleri açığa çıkarırlar, yani iç hallere vâkıf olurlar. Ayakta zikir çeken Rifaî, Bedevî ve Sadî gibi tarikatlarda, sülûkunu tamamlamış dervişe, nakib adı verilir.
NÜSHA: Arapça, nüsha, bir başka kağıda aktarılan suret, yazı sureti, kopya gibi anlamlara gelen bir kelimedir. Hastalıktan kurtulmak, hastalığa yakalanmamak, kurşun işlememek üzere, özel şifrelerle yazılan manevî vasıtalara nüsha (veya muska) denir. Bunlar, ince ve uzun bir kağıda, çok ince bir kalemle, gülsuyu, zağferan gibi şeylerle yazılıp, üçgen şekilde katlanıp, üzerine yedi kat muşamba sarılır, teneke veya gümüş mahfazalara konularak boyunda taşınır. Bunlara "hamayil" de denir. Buna benzer, vefk denilen bir tür muska yazım tarzları da mevcuttur.
Padişahım sanma kim urmaz nişanını kurşunun Mâhi çak eyler felekde girse mihrin koynuna Satvet-i şahaneden bî-çare testi havfidüb Belki kurşun işlemez bir nüsha takmış boynuna. Lâ-edrî
NÜSHA-İ KÜBRA: Arapça, büyük nüsha demektir. Âlem yani şu bütün kainat, "Nüsha-i Kübrâ"dır. Mevlevî tekkelerinde, Nüsha-i Kübra diye yazılı uzun bir kağıt verilirdi. Bu Nüsha, Sikke-i Mevlana şeklindedir bir gümüş veya altın mahfazaya konarak, o şekilde boyuna takılırdı.
NÜSHA-İ SUGRA: Arapça, küçük nüsha demektir, insan nüsha-i suğradır. Mevlevî tekkelerinde, yazılan bir nüsha çeşidi de, nüsha-i suğra idi. Bu, gümüş veya altından mamul, Sikke-i Mevlânâ denilen bir mahfazaya konup, boyuna asılır, orada taşınırdı.
NÜVVAB: Arapça, bir hususta birine vekâlet eden, temsilci, milletvekili vs. gibi anlamları içeren "nâib" kelimesinin çoğuludur. Bunlar, kutub makamındaki velilerin vekilleridir. İmam'ın naibi, imamdan başka bir kişi olup, imamın vekili (naib) idi. Evliyaların çoğu kutub, imâmân, evtâd ve nüvvâbı bilmezler.
1-MERYEM SURESİ 96.AYET
İMAN EDİP,SALİH AMEL İŞLEYENLER VAR YA , RAHMAN OLAN ALLAH ONLARI SEVDİRECEKTİR (gönüllere)
2-KEHF SURESİ 6.AYET
(EY MUHAMED) DEMEK ONLAR,BU SÖZE (kitaba) İNANMAZLARSA, ONLARIN PEŞİNDE ÜZÜLE ÜZÜLE KENDİNİ HELAK EDECEKSİN !
AMELLER NİYETLERE GÖREDİR
YAPILAN İŞLER NİYETLERE GÖRE DEĞERLENİR.HERKES YAPTIĞI İŞİN KARŞILIĞINI NİYETİNE GÖRE ALIR. KİMİN NİYETİ ALLAHA VE RESULUNE VARMAK, ONLARA HİCRET ETMEKSE,ELİNE GEÇECEK SEVAP ,ALLAH VE RESULUNE HİCRET SEVABIDIR.KİMDE ELDE EDECEĞİ BİR DÜNYALIĞA VEYA EVLENECEĞİ BİR KADINA KAVUŞMAK İÇİN YOLA ÇIKMIŞSA ,ONUN HİCRETİ DE HİCRET ETTİĞİ ŞEYE GÖRE DEĞERLENİR.
İBADETE DEVAM..
ÂİŞE RADIYALLAHU ANHA ŞÖYLE DEDİ:
RESULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM
AĞRI, SANCI VEYA BENZER BİR SEBEPLE GECE NAMAZINI GEÇİRİRSE,BİR SONRAKİ GÜNÜN GÜNDÜZÜNDE ON İKİ REKAT NAMAZ KILARDI.