NİYÂZİYYE: Niyazi Mısrî (ö. 1105/1694)'ye nisbet edilen bir tasavvuf okulu. Ahmediyye-i Halvetiyye'nin kollarındandır.
NİYAZ PENCERESİ : Mevlânâ Hazretlerinin türbesinde, dışarıya bakan pencereler veya tekkelerin türbe pencerelerine denir.
NİYAZ TAŞI : Bektaşî tâbiri. Meydanda, Pîr Postu'nun yanında bulunan bir makamdı. Buraya "Kızıl Eşik" veya "Mürüvvet Taşı" da denirdi. Niyaz edildiği için, buraya, "Niyaz Taşı" denmiştir.
NİYET: Arapça bir kelime olup Türkçe'de de aynı anlamda kullanılır. Amellerin dayandığı temel. Bulunduğu yer, kalptir. Bu yüzden niyete, kalbin kalbi de, denir. Niyetin yeri kalp olmasaydı, kalbin kıymeti bilinmezdi. Zira, müminin niyeti, amelinden daha hayırlıdır. (Hadis-i Şerif). Niyet kalbin dizgini, amelin ruhu ve kumandanı, kasdın başlangıcı, konuşma, susma, hareket ve sekenât gibi, dışa ait fiillerin içidir. Niyet, Rabbü'l-âlemin'in nazar ettiği yerdir. Ebu Talib-i Mekkî Kutu'l-Kulûb'da, ehl-i beytten bu hususta hikmetli bir söz nakleder: "Allah, amel olmadan kuru lafı, niyet olmadan da, ameli kabul etmez".
NİZÂMİYYE: Hindistanlı ünlü veli, Nizamüddin Evliya diye maruf, Muhammed b. Ahmet el-Halvetî (ö. 725/1325) tarafından kurulmuş bir tasavvuf okulu. Çiştiyye'nin kollarmdandır.
NOKTA: Arapça nokta, küçük parça, iş, mesele, mekan, saha anlamlarını ihtiva eden bir kelime. Tasavvufta nokta, harflerin başlangıcı ve sonudur. Harflerin hepsi, noktanın yayılmasından meydana gelir, bu bakımdan harflerin hepsi, noktadadır. Bütün harfler, noktadan ibarettir. İşte tıpkı bunun gibi, bütün varlıkların suretleri, her an Allah'ın bilgisinde ta'ayyün eder, bu ta'ayyün, varlıkların zuhuruna (ortaya çıkmasına) sebep olur. Bu sebeple kâinat, gerçekte taayyün-i zâtî'nin, yani Allah'ın zâtına ait sıfatı olan bilgi (ilim) sinde belirmiş, suretlerin, yokluk âleminde zuhurundan ibarettir ve âlemlerin varlığı izafî (rölatif) varlıktır. Gerçek varlık, yalnızca Allah'ındır. Nokta o, "zatî ta'ayyün" dür, kainat da adeta harflerdir.
Sa'y ile eyleyüben nokta-i ilmi teksir Eyledim bir nice dem, ders-i fenayı tekrir. Esrar Dede
Tövbeler, bir dahi ben kimseye etmem kederi Yürü ey zülf-i siyah, noktadan aldım haberi. Seher Abdal
NOKTACI: Son devir melamîlerinden Muhammed Nûrû'l-Arabî Hazretleri, Prizren ve Üsküb'de Hz. Ali (r)'nin sözlerini içeren "Noktatü'l-Beyan" adlı risaleyi tefsir etmiş, ders olarak okutmuş ve bu yüzden adı "Noktacı Hoca" kalmış. Böylece, Melamiler, noktacı unvanıyla anılır olmuştu.
NU'MANİYYE: Necmüddin Ebu Nu'man b. Bişr b. Ebi Bekir b. Süleymani'l-Câferi et-Tebrizi tarafından kurulmuş bir tasavvuf okulu olup, Cüneydiyye'nin kollarmdandır.
NÜN : Arap alfabesinin yirmi beşinci harfidir. Mahlukata ait suretlerin, hal ve vasıflarıyla, özet olarak nakşolunmuş haline "Nün" denir. Nakşolunma, Allah'ın "Kün" kelimesinden ibarettir. Bu da, Hazret-i Kelimenin zuhur (ortaya çıkış) yeri olan Levh-i Mahfûz'da, kaderin câri olduğu şekilde tekevvün eder (oluşur). Kaşanî, bu hususu biraz daha açarak, onun, ehadiyyet hazretindeki özet bilgi olduğunu kaydeder. Kalem'in de tafsil (ayırım) hazretini ifade ettiğini söyler.
NUR: Arapça, ışık demektir. en-Nûr, Esma-yı Hüsna'dan biridir. Allah'ın zahir ismi, ile tecellisine, nur denir. Kainattaki suretlerde ortaya çıkan vücuddur. Gizlenmiş bir şeyin, ledün ilmiyle ortaya çıkmasına denildiği gibi, kalpten mâsivayı çıkarıp atan İlâhî varidata da denir. Onu önce, gören (bâsira) idrak eder, sonra da, onun vasıtasıyla diğer görünen şeyleri (mubassarat) görür, ilâhî varidatın küllisi olması bakımından da, kalpten kevni (mâsivayı, Allah'tan gayri herşeyi) giderir. Sühreverdî, Heyakilu'n-Nur'unda, şu niyazda bulunur "Ey Kayyûm! Bizi Nur ile destekle. Bizi Nur'da sabit kıl. Bizi Nur'da haşreyle (topla). En yüce gayemizi rızan kıl. En büyük maksadımız sana kavuşmak olsun!..." Nurla ilgili bazı atasözü ve deyişler şöyledir: Her hangi bir şey, olay veya husus, bir insanın hoşuna gidince "gözüm gönlüm nurlandı" der. Çirkin yüzlü, pis, pasaklı görünüşlü, kötü huylular, "nursuz, pirsiz" veya "yüzünden nûr-ı İlâhî silinmiş" veyahut "yüzünden nur-ı İlâhî, kasap süngeriyle silinmiş" kişilerdir. Güzel, ve pırıl pırıl yüzlü kişiler, "yüzü nur gibi, nur yüzlü" olarak tanımlanmıştır. Çok çok güzel işler için "nurun âlâ nur" denir. Sûfiler bir şey yenilir içilirken "Nur olsun" derler.
NUR BAHŞİYYE: Kübreviyye'nin kollarındandır. Kurucusu Muhammed Nurbahş (ö. 869/1 465)'tır.
NÛRİYYE: Bkz. Cerrahiyye.
NÛRİYYE: Ebûl-Hasan Ahmed b. Muhammed en-Nurî (ö. 295/907)'ye dayandırılan bir tasavvuf okulu.
NÛRİYYE: Nureddin Abdurrahmani'l-İsferayinî (ö. 639/1241) tarafından kurulan bir tasavvuf okulu olup, Kübreviyye'nin kollarındandır.
NÛRİYYE: Nureddin Habibullah Hâdisi'ye dayandırılan, Rifaiyye'nin kollarından bir tasavvuf okulu.
NÛRİYYE: Rukniyye'nin kollarından bir tasavvuf okulu.
NÛRİYYE: Rafızî bir tasavvuf okulu.
NÛR-I MUHAMMEDİYYE: Arapça, Muhammedi (s) nur, Hz. Muhammed (s)'in nuru demektir. Buna Hakikat-ı Muhammediyye (s) de denir. Allah'ın yarattığı ilk şey Peygamber Efendimizin (s) nurudur. (Aclunî, Keşfu'l-Hafa, l., 265) Diğer bütün varlıklar, O'nun nurundan yaratılmıştır.
NÛR-I NÜBÜVVET: Arapça, peygamberlik nuru demektir. Hz. Peygamber (s)'in nuru, Allah'ın ilk olarak yarattığı nur olup, Hz. Âdem'den başlayarak, Hz. Muhammed (s)'e kadar intikal etti ve O'nda karar kıldı.
en-NURU'L-ÂZAMU'L-A'LÂ: Arapça, en ulvî, en muazzam nur anlamındadır. Bu, Allah'ın nurudur. Çünkü Allah'ın nurundan, daha büyüğü yoktur.
NÛRÛ'L-ENVAR: Arapça, ışıkların ışığı demektir. Allahu Teâla. Zira, nurların hepsi O'ndandır, herşeyi kuşattığı için kuşatıcı nurdur.
en-NÛRU'L-KAYYÛM: Arapça, Kayyum nuru demektir. Herşey bununla ayakta durur, varlığını sürdürür.
NURU'L-KULÛB: Arapça, kalplerin nuru demektir. Allah tarafından kulun kalbine atılan ve Hakk'ı bâtıldan ayırdetmeyi sağlayan nur.
en-NURU'L-MUKADDES: Arapça, Mukaddes nur demektir. Bütün noksan sıfatlardan uzak olan.
NURU'N-NEHAR: Arapça, gündüzün nuru demektir. Bu, bütün nurları örter, tıpkı güneşin yıldızları örttüğü gibi.
1-MERYEM SURESİ 96.AYET
İMAN EDİP,SALİH AMEL İŞLEYENLER VAR YA , RAHMAN OLAN ALLAH ONLARI SEVDİRECEKTİR (gönüllere)
2-KEHF SURESİ 6.AYET
(EY MUHAMED) DEMEK ONLAR,BU SÖZE (kitaba) İNANMAZLARSA, ONLARIN PEŞİNDE ÜZÜLE ÜZÜLE KENDİNİ HELAK EDECEKSİN !
AMELLER NİYETLERE GÖREDİR
YAPILAN İŞLER NİYETLERE GÖRE DEĞERLENİR.HERKES YAPTIĞI İŞİN KARŞILIĞINI NİYETİNE GÖRE ALIR. KİMİN NİYETİ ALLAHA VE RESULUNE VARMAK, ONLARA HİCRET ETMEKSE,ELİNE GEÇECEK SEVAP ,ALLAH VE RESULUNE HİCRET SEVABIDIR.KİMDE ELDE EDECEĞİ BİR DÜNYALIĞA VEYA EVLENECEĞİ BİR KADINA KAVUŞMAK İÇİN YOLA ÇIKMIŞSA ,ONUN HİCRETİ DE HİCRET ETTİĞİ ŞEYE GÖRE DEĞERLENİR.
İBADETE DEVAM..
ÂİŞE RADIYALLAHU ANHA ŞÖYLE DEDİ:
RESULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM
AĞRI, SANCI VEYA BENZER BİR SEBEPLE GECE NAMAZINI GEÇİRİRSE,BİR SONRAKİ GÜNÜN GÜNDÜZÜNDE ON İKİ REKAT NAMAZ KILARDI.