HIRKA-İ FARUK: Faruk'un hırkası anlamında Arapça bir tamlama. Silsilesi Hz. Ömer (ra)'de sonuçlanan tarikatlarda, müridin, irâdesine girdiği mürşidden giydiği şeye denir. Bu hırka üç yönden tanınmıştır: 1. Üveys el-Karanî, 2. Ebu Müslim el-Havlânî, 3. Ebu Sa'id el-Hudrî. HIRKA-İ HEZARPÂRE: Farsça, bin parçalı hırka demektir. Melâmat (kınama) yolunu tutanların (dervişlerin) giydiği hırkaya denir. Çok sayıda parçaların dikilmesiyle yapıldığı için, bin parçadan yapılma hırka denmiştir. Bu hırka, şöhret değil, zühd gereği idi. HIRKA-İ HUZEYFE: Arapça, Huzeyfe'nin hırkası demektir. Hasan-i Basrî yoluyla tanınan ve silsilesi, sahabeden Huzeyfe'de sonuçlanan tarikatlarda, müride, bağlandığı mürşidlerce giydirilen taç ile hırkaya veya hırkaya denir. HIRKA-I İRADET: Arapça isteme hırkası demektir. Bu hırkayı giyen tâlib, artık mürid olmuştur. Bu hırkalar çeşitlidir: a) Resm hırkası: Mevlevîlerin önü açık, ayaklara kadar uzun, kollar giyilmezse dizlerden aşağıya kadar uzanır, giyilirse diz kapaklarını biraz aşar, çok geniş kollu, yakasız hırka. Bu hırka, Selçuklularda ulemanın tören giysisi idi. b) Sokak hırkası: Önü açık, genişçe, kolları, yandan dört parmak kadar uzun yakasız hırkadır. HIRKA-İ MURAKKA'A : Arapça, yamalı hırka demektir. Melamet (kınanma) yolunu seçen dervişlerin, çok sayıda parçadan dikilmiş hırkasına denir. (Ayr. bkz. Hırka-i hezarpare). HIRKA-İ OSMAN: Arapça, Osman'ın hırkası demektir. Silsilesi Hz. Osman (r)'a dayanan tarikatlarda, müridin iradesiyle bağlandığı mürşidden giydiği hırka. HIRKA-İ RESMİNE: Farsça, yün hırka demektir. Bir tarikat hırkası. HIRKA-İ SA'ADET: Arapça, mutluluk hırkası demektir. Hz. Rasulullah'ın (s) Topkapı Sarayı'nda, gümüş sandık içinde korunan hırkasına denir. Ashabdan, Ka'b İbn Züheyr (r) bir kaside tertipler ve bunu Hz. Rasûlullah (s.)'ın huzurunda okur. Allah'ın Rasulü (s) bunu beğenir ve sırtında bulunan hırkayı, Ka'b (ra)'a hediye eder. Mısır'ı fethedince, bu hırkayı Mekke Şerifi, mübarek emânetler arasında Yavuz Sultan Selim'e hediye eder. Padişahlar çoğunlukla, her Ramazan'ın onbeşinde Topkapı Sarayı'na alay (merasim bölüğü) ile gider, hırkayı ziyaret ederlerdi. Hırka-i Saadet Dairesi'nde, geceli gündüzlü kesintisiz olarak Kur'an-ı Kerim okunurdu. Bu âdet Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar devam etmiştir. Günümüzde mesai saatlerinde bu adet sürdürülmektedir. Hırka-i Saadet Dairesi Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılmıştır. HIRKA-İ SELMAN: Arapça, Selman'ın hırkası demektir. Silsilesi Selman-ı Farisî (r)'de biten tarikatlarda müridin, iradesine girdiği şeyhin elinden giydiği hırka veya hırkayla birlikte taca denir. Nakşîlikte Bekrî (Sıddikî) silsilenin ikinci halkası Selman-ı Farisî'dir. Selman-ı Farisî'den önceki 1. halka ise Hz. Ebu Bekir (r)'dir. HIRKA-İ SIDDÎK: Arapça, Sıddık'ın hırkası demektir. Silsilesi Hz. Ebu Bekir es-Sıddık (ra)'la biten tarikatlarda müridin, irâdesine girdiği şeyhin elinden giydiği hırka veya hırkayla birlikte taca denir. Nakşîlik Hz. Ebu Bekir (ra)'den gelen bir silsileye sahiptir. HIRKA-İ SUFİYYE: Arapça, sûfiyye hırkası demektir. Müridin, iradesine girdiği şeyhin elinden giydiği şey (şeyler) için kullanılan bir tabirdir. Bu, hırka veya taç gibi bir alâmet olurdu. Hırka giymek, tarikata girişi, mürşidle irtibatı sağlamayı ifade eder. Sahabe ve tabiin arasında hırka giydirmek (İlbâs-ı hırka) gibi bir durum yoktur. Yani emirle değil, örf ile, teberrük yolu ile sabittir. Bununla birlikte, Hz. Rasulullâh (s)'ın Ka'b İbn Züheyr (ra)'e yazdığı kasideden memnun kalarak hırkasını vermesi, Sa'd kabilesi esirleri arasında bulunan süt kardeşi Şeyma (ra)'ya ikram olmak üzere, hırkasını yere serip, üzerine onu oturtması gibi keyfiyetleri de nazar-ı dikkatten uzak tutmamak gerek. Sûfiyye arasında tanınmış hırkalar 8 çeşittir. 1. Hırka-i Sıddık, 2. Hırka-i Ömer, 3. Hırka-i Osman, 4. Hırka-i Ali, 5. Hırka-i Enes, 6. Hırka-i Huzeyfe, 7. Hırka-i Selman, 8. Hırka-i Ebu Said el-Hudrî. Bu hırkalar da çeşitli yollarla tanınmıştır: 1. Hırka-i Sıddık: a) Süleymanu'l-Hayr yoluyla, b) Ebu Bekr el-Ehvazî yoluyla c) Habib-i Kureyşî yoluyla. Ebu Bekr-i Ehvazî'ye olan isnadın rüya yoluyla sabit (emr-i menâmî) olduğu, isnad-ı hakiki şeklinde ortaya çıkmadığı kaydedilir.Vefaiyye ve Şenekiyye tarikatının hırkası budur. Habib-i Kureyşî ise, maruf değildir. 2. Hırka-i Faruk: a) Üveys el-Karanî yoluyla b) Ebu Müslim el-Havlanî yoluyla c) Ebu Sa'id el-Hudrî yoluyla. 3. Hırka-i Osman: Bu hırkanın kesik (geliş yolunun munkatı) olduğu kaydedilir. 4. Hırka-i Ali: a) Hz. Hasan, b) Hz. Hüseyin c) Kümeyi b. Ziyad, d) Üveys el-Karanî, e) Hasan-i Basrî, Hasan-i Basrî'nin, Hz. Ali (r)'den rivayetinin, muhtelefün fih olduğu kaydedilir. 5. Hırka-i Enes: a) İbn Şirin b) Hasan-i Basrî 6. Hırka-i Selman-i Farisî: Bu, hırka-i Hz. Ebu Bekir (r) içinde sayılır. 7. Hırka-i Ebu Huzeyfe: Hasan-i Basrî yoluyla. 8. Hırka-i Ebu Sâ'id el-Hudrî: Bu da, hırka-i Hz. Ömer (r)'e dâhildir. Rivayete göre, Mevlevî hırkasının önceleri önü kapalı iken, sonradan, bir sûfinin kabz'a girdiğinde ferahlamak için önünü yırtmasıyla, "ferecî" adı verilen önü açık olan bu hırka yaygınlaşmıştır. Taç ve hırkanın bir takım adabı vardır. Sırf taç ve hırka giymek, bir şey ifade etmez, onun hakkını vermek gerek... Bunun için Yunus Emre şöyle der: Dervişlik olaydı taç ile hırka Ben dahi alırdım otuza kırka. Ankaravî hırkadan maksadın; kalpteki İlâhî aşk ateşinin olduğunu kaydeder. Muhyiddin İbn Arabî, seyr ü sülük (manevî olgunlaşma yolu) da dört soyut ölümden bahseder, bunları kozmik renkleriyle şöyle sıralar. 1. Mevt-i ebyaz (beyaz ölüm): Açlık, 2. Mevt-i esved (siyah ölüm): İnsanların eza ve cefâsına katlanmak, 3. Mevt-i ahmer (kırmızı ölüm): Nefse karşı koymak, 4. Mevt-i ahdar (yeşil ölüm): Hırka giymek. HIRKA-İ TARİKAT: Arapça, tarikat hırkası demektir. Tarikatta olgunluk makamlarını elde eden kişilere, şeyhleri tarafından "icazetname", "hilâfetnâme" (diploma) verilirdi, icazet verme işlemi sırasında, müride, törenle hırka ve taç giydirildiği için, buna "ilbâs-ı hırka" (hırka giydirme) denir, hırka almaya da "lübs-ı hırka" (hırka giyme) tâbir olunurdu. HIRKA-İ TEBERRÜK: Teberrük, manevî bereket demektir. Bir mürid, bir şeyhten yetişir hilâfetle icazet alır, hırka giyer. Daha sonra hilâfet alan bu mürid, bir başka şeyhten, manevî bağlılık sağlamak üzere hırka giyer. İşte buna hırka-i teberrük denir. Bir tarikata giren yetişmemiş kişi de, manevî bereket olmak üzere hırka giyebilir. HIRKA-İ TEVBE: Arapça, tevbe hırkası demektir. Günahdan tevbeye karar vermiş, hazırlık aşamasındaki derviş (tâlib) lerin giydiği hırkaya "hırka-i tevbe" denir. HIRKA-PUŞ: Farsça, hırka giyen demektir. Dervişler, hırka giydikleri için "hırka-puş" diye de anılırlar. Şimdi seccade-i mânâda, benim, mürşid-i kül Hırka pûşân-ı beyan benden alır feyz-i kelâm. Nef'i. HIRS: Arapça, hırslı, tamahkâr olmak, bir şeye çok düşkün olmak anlamında bir kelime. Bir şeye sahip olmak üzere, insanın tüm gücü ile çaba göstermesi
1-MERYEM SURESİ 96.AYET
İMAN EDİP,SALİH AMEL İŞLEYENLER VAR YA , RAHMAN OLAN ALLAH ONLARI SEVDİRECEKTİR (gönüllere)
2-KEHF SURESİ 6.AYET
(EY MUHAMED) DEMEK ONLAR,BU SÖZE (kitaba) İNANMAZLARSA, ONLARIN PEŞİNDE ÜZÜLE ÜZÜLE KENDİNİ HELAK EDECEKSİN !
AMELLER NİYETLERE GÖREDİR
YAPILAN İŞLER NİYETLERE GÖRE DEĞERLENİR.HERKES YAPTIĞI İŞİN KARŞILIĞINI NİYETİNE GÖRE ALIR. KİMİN NİYETİ ALLAHA VE RESULUNE VARMAK, ONLARA HİCRET ETMEKSE,ELİNE GEÇECEK SEVAP ,ALLAH VE RESULUNE HİCRET SEVABIDIR.KİMDE ELDE EDECEĞİ BİR DÜNYALIĞA VEYA EVLENECEĞİ BİR KADINA KAVUŞMAK İÇİN YOLA ÇIKMIŞSA ,ONUN HİCRETİ DE HİCRET ETTİĞİ ŞEYE GÖRE DEĞERLENİR.
İBADETE DEVAM..
ÂİŞE RADIYALLAHU ANHA ŞÖYLE DEDİ:
RESULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM
AĞRI, SANCI VEYA BENZER BİR SEBEPLE GECE NAMAZINI GEÇİRİRSE,BİR SONRAKİ GÜNÜN GÜNDÜZÜNDE ON İKİ REKAT NAMAZ KILARDI.