LİHYE-İ ŞERİF: Arapça, şerefli, değerli sakal demektir ki, tâbir Hz. Peygamber Efendimiz'in (s) sakalı için kullanılır. Peygamber Efendimiz (s) traş edilirken, sahabe-i kiram teburrüken bir hâtıra olarak kıllarını toplardı. Bunlar zamanla nesilden nesile, coğrafyadan coğrafyaya intikal etti, saray, tekke, türbe ve camilerde korunmaya başlandı. Sakal-ı şerifin bulunduğu şişe, minberin en üstünde, kırk bohçaya sarılı olarak, küçük bir sandık içinde muhafaza edilirdi. Ziyaret, mübarek gecelerde cemaatin sürekli salavat okumasıyla yapılırdı. Halen bu âdet devam etmektedir.
LİKA: Arapça, kavuşmak demektir. Maşukun, aşığa zahir olması, yani görünmesi.
LİSÂNÜ'L-HAK: Arapça, Hakk'ın lisanı demektir. Kaşânî'ye göre, "Mütekellim" isminin mazhariyyetini gerçekleştiren insana, "Lisânü'l-Hakk" denir.
LİSAN : Türkçe'de de aynı anlamda kullanılan Arapça bir kelime. Hakikat bilgisini beyan etmek (açıklamak) manasınadır. İlim dili, ilmi bize vasıtalı olarak verirken, hakikatin lisanı, vasıtasız olarak verir. Hak lisanı, halka göre bir yol değildir. İmam el-Cili "Hak lisan, insan-ı kâmildir" der. ilim dili kal, hakikat dili hal ile görev yapar.
LİVA-İ ŞERİF: Arapça, şerefli sancak demektir. Peygamber Efendimizin (s) sancağı. Bu bayrak, Topkapı Sarayında Mukaddes Emanetler Bölümü'nde muhafaza edilmekte olup, eskiden isyan ve savaşlarda açılır, ihtilal ve savaş bitince, katlanıp tekrar yerine konurdu.
LOKMA: Aslen Arapça olan bu kelime, Türkçe'de de aynı manada kullanılmaktadır. Tekkelerde yemek yedim denmez, onun yerine "lokma ettim" denir. Cur'a, bir ağız dolusu (yudum) suya; lokma, bir ağıza alınacak kadar yiyeceğe denir. Mevlevî tekkelerinde, bir çeşit yemeğe "lokma" adı verilir. Bu; pirinç, et, soğan, nohut, kişniş ve fıstıktan yapılan bir tür pilavdır. Bu pilav, Cuma geceleri veya bazan pazartesi günü pişerdi. Bu pilav için özel bir kazan vardı ki, bu kazanda, lokmadan başka bir yemek pişmezdi. Bu kazan bembeyaz kalaylı olur, Ateşbâz-ı Veli Ocağı denilen özel bir ocak üzerine konarak, içinde pilav pişirilirdi. Yemeğe buyurun demek için, "lokmaya buyurun" ifadesi kullanılırdı. Yemek vaktinin geldiğini, görevli can (derviş), "Hû... lokmaya sala" seslenişiyle duyururdu. Geçimi dar veya herşeyi yeter görüp, fazlaya rağbet etmeyen tok gözlü insanlar için "bir lokma.bir hırkaya talip" denir. Bize bağlı olanı, dünya ve âhirette mahrum bırakmayız anlamında olmak üzere, "lokması boğazımızdan geçen, yabanda kalmaz" denilir. Mevlevî tekkelerinde pilav pişirilmesine, "lokma basmak" tâbiri kullanılır. Yiyecek bir şey olmadığını ifade etmek için " lokma Hak vere" denilir.
LÜTUF: Arapça, bağış demektir. Kul'u Hakk'ın taatına yaklaştıran ve günahlardan uzaklaştıran her şey.
LÜB: Arapça, birşeyin özüne, içine lüb denir. Lüb, hayal ve vehim kabuklarından arınmış, kutsal nurla aydınlanmış akıldır. Kabuk kısır, iç lüb'dür.
LÜBS: Arapça, bir birine karışmak, giymek anlamlarına gelir. Ruhanî hakikatlerin, insanî şekilleri giyinmesi. Bunun delili olan ayet şudur: En'âm/9 "Eğer onu (Hz. Peygamberi) melek yapsaydık yine bir adam şeklinde yapardık. Yani meleğe de insanî şekil giydirirdik. Ve onları yine düştükleri kuşkuya düşürürdük" Cibril(a) Hz. Muhammed (s)'e, Hz. ibrahim'e Hz. Lut'a ve Hz. Meryem'e insan şeklinde gelmiştir. Lübs şöyle de tanımlanır: Eşyanın parçalanamayan bir ân içinde, adem (yokluk) e gidip yine vücude (varlığa) gelmesidir.
1-MERYEM SURESİ 96.AYET
İMAN EDİP,SALİH AMEL İŞLEYENLER VAR YA , RAHMAN OLAN ALLAH ONLARI SEVDİRECEKTİR (gönüllere)
2-KEHF SURESİ 6.AYET
(EY MUHAMED) DEMEK ONLAR,BU SÖZE (kitaba) İNANMAZLARSA, ONLARIN PEŞİNDE ÜZÜLE ÜZÜLE KENDİNİ HELAK EDECEKSİN !
AMELLER NİYETLERE GÖREDİR
YAPILAN İŞLER NİYETLERE GÖRE DEĞERLENİR.HERKES YAPTIĞI İŞİN KARŞILIĞINI NİYETİNE GÖRE ALIR. KİMİN NİYETİ ALLAHA VE RESULUNE VARMAK, ONLARA HİCRET ETMEKSE,ELİNE GEÇECEK SEVAP ,ALLAH VE RESULUNE HİCRET SEVABIDIR.KİMDE ELDE EDECEĞİ BİR DÜNYALIĞA VEYA EVLENECEĞİ BİR KADINA KAVUŞMAK İÇİN YOLA ÇIKMIŞSA ,ONUN HİCRETİ DE HİCRET ETTİĞİ ŞEYE GÖRE DEĞERLENİR.
İBADETE DEVAM..
ÂİŞE RADIYALLAHU ANHA ŞÖYLE DEDİ:
RESULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM
AĞRI, SANCI VEYA BENZER BİR SEBEPLE GECE NAMAZINI GEÇİRİRSE,BİR SONRAKİ GÜNÜN GÜNDÜZÜNDE ON İKİ REKAT NAMAZ KILARDI.