Tezhib sözcüğü Arapça'da “altınlama” anlamına gelir. Kelimenin kökü olan "ze-he-be" Arabça'da altın anlamındadır. Bununla beraber tezhib yalnız altınla değil günümüzde boya ile de yapılmaktadır. Bugün genellikle uygulanan teknikler altın ve boyanın terkibine dayanmaktadır. Tezhib sanatı geçmişte daha çok el yazması değerli kitab sayfalarını süslemekte kullanılırken bugünkü uygulamalar daha çok hat levhalarında yazının etrafını süslemede dekoratif maksat ile kullanılmaktadır.
Tezhib doğuda olduğu kadar batıda da uygulama alanı bulmuş bir sanattır. Özellikle ortaçağda Hıristiyanların kutsal metinlerini, dua kitaplarını süslemede yoğun biçimde kullanılmıştır. Ama zaman içerisinde kitaplarda da resim öne çıkmış, tezhib yalnızca başlıklardaki büyük harfleri süslemekle sınırlı kalmıştır.
Türkler'de tezhibin geçmişi Uygurlar'a kadar uzanır. Mani dininin Uygurlar arasında yayıldığı 9. yüzyılda tezhib sanatı da görülmeye başlanmıştır. Bu dönemde İslam ülkelerinde de tezhib yaygın bir sanattı. Anadolu'ya Selçuklular'ın getirdiği tezhib sanatı, en gelişkin dönemini Osmanlı Devleti zamanında yaşamıştır.
Öte yandan 15. yüzyılda Mısır'da Memlûk sanatçıları ayrı bir üslup geliştirmişler, aynı dönemde İran'da ve ardından Timurlular'ın egemen olduğu Herat, Hive, Buhara, Semerkand gibi merkezlerde tezhib sanatı büyük gelişme göstermiştir. Herat'ta geliştirilen üslup daha sonra da İran tezhib sanatını büyük ölçüde etkilemiştir.
Osmanlı sanatçıları da 15.-16. yüzyıllarda İran'la artan ilişkiler sonucunda Herat Okulu'nun birçok özelliğini eserlerinde kullanmış, yeni terkiblere ulaşmışlardır. 18. yüzyılda Osmanlı ülkesinde klasik tezhib sanatı gerilemeye yüz tutmuş, klasik motiflerin yerini Batı sanatının etkisiyle kaba süslemeler almaya başlamıştır. 19. yüzyılda ise mimaride baskın hale gelen batı etkisi tezhibe de tüm ağırlığı ile yansımıştır. Bu dönemde , klasik sanat eserlerinde tek tek kullanılan çiçek motifleri vazolar, saksılar içinde buketler halinde görülür olmuş; tezhibin asalet ve özgünlüğü yitirilmiştir. Günümüzdeki tezhib sanatçıları ise yeniden klasik dönem tezhibine dönerek bu eşsiz sanatı asliyetine uygun bir çizgide yeniden canlandırmışlardır.
Klasik Tezhib Tekniği :
Tezhibte temel malzeme altın ya da boyadır. Altın, dövülerek ince bir tabaka haline getirilmiş varak olarak kullanılır. Altın varak su içinde ezilip jelatinle karıştırılarak belli bir kıvama getirilir. Boya ise genellikle toprak boyalardan seçilirdi. Günümüzde sentetik boyalar kullanılmaktadır. Tezhib sanatçısı (müzehhib) bir kâğıdın üstüne çizdiği motifi önce sert bir şimşir ya da çinko altlığın üstüne koyarak çizgileri noktalar halinde iğneyle deler. Sonra bu delikli kâğıdı uygulanacağı zeminin üstüne koyarak delikleri yapışkan bir siyah tozla doldurur. Delikli kâğıt kaldırıldığında motifin uygulanacak zemine çıktığı görülür. Bu motif iyice belirginleştirilip altınla ya da boyayla doldurularak tezhib meydana getirilir.
1-MERYEM SURESİ 96.AYET
İMAN EDİP,SALİH AMEL İŞLEYENLER VAR YA , RAHMAN OLAN ALLAH ONLARI SEVDİRECEKTİR (gönüllere)
2-KEHF SURESİ 6.AYET
(EY MUHAMED) DEMEK ONLAR,BU SÖZE (kitaba) İNANMAZLARSA, ONLARIN PEŞİNDE ÜZÜLE ÜZÜLE KENDİNİ HELAK EDECEKSİN !
AMELLER NİYETLERE GÖREDİR
YAPILAN İŞLER NİYETLERE GÖRE DEĞERLENİR.HERKES YAPTIĞI İŞİN KARŞILIĞINI NİYETİNE GÖRE ALIR. KİMİN NİYETİ ALLAHA VE RESULUNE VARMAK, ONLARA HİCRET ETMEKSE,ELİNE GEÇECEK SEVAP ,ALLAH VE RESULUNE HİCRET SEVABIDIR.KİMDE ELDE EDECEĞİ BİR DÜNYALIĞA VEYA EVLENECEĞİ BİR KADINA KAVUŞMAK İÇİN YOLA ÇIKMIŞSA ,ONUN HİCRETİ DE HİCRET ETTİĞİ ŞEYE GÖRE DEĞERLENİR.
İBADETE DEVAM..
ÂİŞE RADIYALLAHU ANHA ŞÖYLE DEDİ:
RESULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM
AĞRI, SANCI VEYA BENZER BİR SEBEPLE GECE NAMAZINI GEÇİRİRSE,BİR SONRAKİ GÜNÜN GÜNDÜZÜNDE ON İKİ REKAT NAMAZ KILARDI.