İSLAM ADINA HERŞEY BU MEDRESEDE
Skmedia | Online Müzik ve Aşk Portalınız!

 
İSLAM ve TASAVVUF, İLİM veİRFAN, BİLİM ve TEKNOLOJİ ,SPOR ve HOBİ BURADA
 
  Ana sayfa
  İletişim
  ESMA-ÜL HÜSNA
  KUR'AN-I KERİM ARAPÇA
  Galeri
  ALLAH DOSTLARI
  => HACI EBU BEKİR SIDDIK ÇORUMİ (Ahiskalı)-1-
  => HACI EBU BEKİR SIDDIK ÇORUMİ (Ahiskalı)-2-
  => ÇORUMLU HACI MUSTAFA ANAÇ
  => AZİZ MAHMUT HÜDAİ HZ.-1-
  => AZİZ MAHMUT HÜDAİ HZ.-2-
  => AZİZ MAHMUT HÜDAİ HZ.-3-
  => AHMED ER RUFAİ
  => ABDULKADİR GEYLANİ
  => AHMED EL BEDEVİ
  => İBRAHİM DUSUKİ
  => HASAN ŞAZELİ
  => MUHAMMED NAKŞIBENDİ
  İSLAM VE SANAT
  MÜNACAT
  E-DEVLET
  OYUNLAR
  CEMAATLERE YAPTIĞIM SOHBETLER
  ÇARŞAMBA SOHBETLERİM
  Sayaç
  VİDEOLAR
  TASAVVUF HAKKINDA HERŞEY
  TASAVVUFÎ TERİMLER (A) ..:: 1 ::..
  İSLAM TARİHİ
  KUR'AN ÖĞRETİMİ
  Top liste
  İMAN ESASLARI
  Canlı Yayında Tüm Dersler
  GUNYET'ÜT TALİBİN-Abdulkadir Geylani
  BURÇLAR
  DİNİ FIKRALAR
  Abdulkadir Geylani - FETHÜ'R RABBANİ
  HAREKETLİ GİFLER VE RESİMLER
  SAHABELER ALBÜMÜ
  HAYVANLAR ALEMİ
  TEKNOLOJİYİ TAKİB EDELİM
  Ziyaretçi defteri
  FORUM eminekaya2010
  SEÇİLEN EN GÜZEL RESİMLER
  SPOR
  İSLAMİ KONULAR
  RUHUL FURKAN
  İSLAM DÜNYASI'NDAN HABERLER
  MÜBAREK GÜN VE GECELER
  KUR'AN-I ANLAMAK
  PEYGAMBERİMİZ (SAV) HAYATI
  SORULAR VE CEVAPLARI
  RAMAZAN AYI
  İLAHİ ARMAĞAN-ABDULKADİR GEYLANİ HZ. 1.meclis
  SURELERİN İSİM ANLAMLARI VE FAZİLETLERİ
  ÖLÜM HAKKINDA
  KIRK AYET KIRK HADİS
  İSLAM ALİMLERİ
ZİYARETİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER web siteleri
widget
Toplam 80824 ziyaretçikişi burdaydı!
AZİZ MAHMUT HÜDAİ HZ.-3-

  ImageO'nun yapmış olduğu hizmetler, devletin ve milletin selâmeti açısından pek mühim bir ehemmiyeti hâizdir. O, cihan pâdişâhlarını dahî yönlendirebilmiş, böylece koca bir mülkün emîn ellerde temâdîsini te'mîn etmişti. O dönemlerde yavaş yavaş başlayan tekke-medrese mücâdelesi dolayısıyla sarayda ve ilim erbâbı arasında bir hayli nüfûz ve te'sîri azalan tasavvufî hayatı, tekrar dirilterek cemiyete yeni bir zindelik kazandırmıştı.
O'nun mânevî tasarrufu vefatından sonra da devam etmiştir:
1638'de Bağdad seferine çıkan IV. Murâd'ın dirâyetini bilen Safevî hükümdarı, onun Bağdad önlerine gelmesi hâlinde şehri mutlak surette kaybedeceğini bildiğinden Sultan'ı bir suikastle ortadan kaldırmanın daha yerinde olduğunu düşünerek üç husûsî yetiştirilmiş casusu Osmanlı ordusuna göndermişti. Bunlar, bir gece sekiz kadar nöbetçiyi aşarak Sultan'ın yanına kadar girmeyi başardılar. Hemen hançerlerini çekip yatağın başına yaklaştılar. Uyumakta olan Sultan, o anda bir rü'yâ görmeye başladı:
Çok sevdiği rahmetli üstâdı Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri, kendisine misâfir olmuştu. Birlikte oturuyorlardı. Ancak o esnâda Hazret-i Pîr'in o vakte kadar görülmedik bir sür'atlilikle birden ayağa kalkmasıyla haykırması bir oldu:
"-Oğlum Murâd! Ayağa kalk!"
Zaten hocası daha ayağa kalkarken edeben ayağa kalkmaya davranan IV. Murâd Han, gelen emirle daha bir hızla yerinden doğruldu. Rü'yâda gerçekleşen bu doğruluşla birlikte uyanarak gerçekte de yatağından kalkıverdi ve başında bulunan eli hançerli üç şahsı fark etti. Derhal üzerlerine yorganını fırlattı ve başı ucunda duran yaklaşık üç yüz kiloluk topuzunu kavradığı gibi üçünü de yere serdi. Böylece hocası Hüdâyî Hazretleri'nin yeni bir tasarrufuyla mutlak bir suikastten kurtulmuş oldu.
Hazret-i Pîr'in vefâtından sonra gerçekleşen bu tasarrufu, günümüzde de hâlen cârîdir ve birçok yaşanmış misâlleri vardır. İbret ve mâlumat bakımından bir misâl daha zikredelim:

Yıl bir 1975. Öğle namazına yakın bir vakitte Hazret-i Pîr'in türbesi önüne nûr yüzlü, buğday tenli ve tıknaz boylu bir genç gelmişti. O an tesâdüfen Azîz Mahmûd Hüdâyî Câmii'nin imâmına rastladı ve:
"-Efendim! Ben Azîz Mahmûd Hüdâyî'yi görmeye geldim! Kendisiyle nasıl görüşebilirim? Acabâ şu an burada mıdır?" diye sordu.
Böyle bir suâl karşısında şaşıran imâm Muharrem Efendi:
"-Oğlum! Evet Azîz Mahmûd Hüdâyî burada!" dedi.
Hazret-i Pîr'in orada olduğunu duyan genç, sevinçle:
"-Lütten beni onunla görüştürünüz!" dedi.
Fakat buna bir mânâ veremeyen Muharrem Efendi, türbenin yanında olduklarından tekrar:
"-Oğlum! Azîz Mahmûd Hüdâyî burada!" dedi.
Genç de, talebini tekrarladı:
"-O zaman benimle görüştür! Ben onunla görüşmek istiyorum!" dedi.
  ImageMuharrem Efendi, hâlâ gencin hâlinden bir şey anlamadığından mes'eleyi çözebilmek için:
"-Evlâdım! Sen Azîz Mahmûd Hüdâyî'yi tanıyor ve biliyor musun" diye sordu.
Yüzü gibi sînesi sâf olan delikanlı da, lafın böyle uzayıp gitmesine ve muhâtabının kendisini neden Mahmûd Hüdâyî ile görüştürmek istemediğine hayret ederek:
"-Ben Azîz Mahmûd Hüdâyî'yi yakından tanıyorum. Beni buraya o dâvet etti. Biz onunla ziyâret husûsunda sözleşmiştik. Benim geleceğimden haberi var." dedi.
Sözün burasında Muharrem Efendi, mes'elenin farklı bir vechesi ve sırlı bir nüktesi mevcûd olduğunu nihâyet idrâk etti ve merakla sordu:
"-Evlâdım! Nasıl sözleştiniz?"
Genç anlatmaya başladı:
"-Efendim ben 1974 Kıbrıs harekâtında paraşütle indirilen komando grubundandım. Biz, ordumuzun denizden, Rumlar'ın da Beşparmak dağlarından karşılıklı mücâdelelerini sürdürdükleri bir hengâmda paraşütlerle atladık. Ancak hava pek rüzgârlı olduğundan her birimiz bir tarafa savruluyorduk. Ben de düşman hatlarına düştüm. Ağaçlık bir mevkîde iki yandan gelen cehennemî bir ateş altında kaldım. Ne yapacağımı bilemez bir halde büyük bir şaşkınlık içindeyken karşıma uzun boylu, heybetli ve nûr yüzlü ihtiyar bir baba çıktı. Bana tatlı ve mütebessim bir çehre ile baktı ve:
"-Oğlum! Burası düşman hattıdır. Ne işin var burada? Niçin tek başına bu hatta girdin?" dedi.
Ben de:
"-Baba! Ben gelmedim, rüzgâr buraya düşürdü." dedim.
Nûr yüzlü ihtiyâr, hafifçe başını salladı:
"-Ben de harbe geldim. Sizden evvel gönderildim. Buraları çok iyi bilirim. Hangi birliktensin oğlum? Gel seni onların yanına götüreyim!" dedi.
Birlikte müthiş bir ateş topu altında yola koyulduk. O mübârek insan, gâyet sâkin bir yolda yürüyormuşçasına rahattı. Her hâli beni ayrı bir şaşkınlığa sevkediyordu. Bana ismimi, nereli olduğumu v.s. birçok suâller sordu. Ben de istediği cevapları verdikten sonra iyice merak edip kendisini sordum:
"-Baba! Ya sen kimsin?"
O da:
"-Oğlum! Bana Azîz Mahmûd Hüdâyî derler." dedi.
Sonra:
"-Baba! Sen bana çok büyük bir iyilikte bulundun? Şâyet memlekete sağ-sâlim dönersem, bir vefâ borcu olarak seni ziyâret etmek isterim. Adresini verir misin?" dedim.
O güzel yüzlü mübârek insan, adres olarak sadece:
"-Oğlum! Üsküdar'a gelip kime sorsan beni sana gösterirler!" dedi.
Bu arada birliğime gelmiştik. Minnet, muhabbet ve hürmetle bu güzel insanın elini öptüm. Kendisiyle vedâlaştım. Sonra da kumandanımın yanına gittim.
Beni bir anda karşısında gören kumandanım, pek şaşırdı. Benim o ateş çemberinden nasıl olup da kurtularak birliğime ulaştığıma hayretle haykırdı:
"-Buraya nasıl gelebildin?"
Ben de:
"-Beni, yaşlı, güzel bir baba getirdi." dedim.
Harb bittikten sonra memleketime döndüm. Ancak Azîz Mahmûd Hüdâyî'nin bana yapmış olduğu iyilik hiçbir vakit aklımdan çıkmadığı için bir vefâ borcu olarak nihâyet ziyâretine niyetlenip Üsküdar'a geldim. Sorduğum kimseler:
"O mübârek bir zâttır" diyerek burayı târif ettiler."
Bu arada sükût edip derin bir nefes alan genç, Muharrem Efendi'ye önceki talebini tekrarladı:
"-Efendim! İşte Azîz Mahmûd Hüdâyî ile böyle tanıştık. Artık himmet edin de beni kendisiyle görüştürün!" dedi.
Böylece mes'eleyi bütün yönleriyle öğrenen Muharrem Efendi, şâhid olduğu bu mânevî manzara karşısında pek duygulandı. Yalvarırcasına gözlerinin içine bakan delikanlıya bir müddet hiçbir şey diyemedi. Sonra da kendini toparlayıp içli bir sesle âdetâ kekeleyerek hulâsaten:
"-Evlâdım! Azîz Mahmûd Hüdâyî, hayatta olan bir kimse değil, 1543-1628 yılları arasında yaşamış bulunan büyük bir Allâh dostudur. Herhalde seni buraya Fâtiha okuman için çağırmış olmalıdır! İşte türbesi!" diyebildi.
Bu cevabı duyan vefâkâr ve imanlı genç, daha o an öğrendiği hakîkat üzerine son derece müteessir oldu. Kendisini görmek niyet ve hasretiyle geldiği ve hayatını borçlu olduğu büyük velînin sadece türbesiyle karşılaşmıştı. Harp sahasının o müthiş hengâmında yaşadığı mânevî tasarrufun daha yeni yeni farkına vardı ve bir çağlayan hâlinde hıçkırmaya başladı. Ellerini yüzüne kapadı; uzun bir müddet içli içli ağladı.
  ImageHüdâyî mihrabının imâmı da, ağlıyordu...
Bu hâdise, Allâh'ın velî kullarına bahşettiği mânevî tasarrufu ne güzel sergiler. Bu tasarruf, Hazret-i Peygamber sallâllâhü aleyhi ve sellem'den zamanımıza kadar gelen evliyâullâhın mânevî yardımlarından bir misâldir.
Şunu unutmamak lâzımdır ki, fâil-i mutlak, Cenâb-ı Hakk'dır. Onun kullara yardımı, gerek melekler vâsıtasıyla, gerekse Allâh'ın velî kulları vâsıtasıyla günümüze kadar olagelmiştir.ImageAzîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri'nin Sultan I. Ahmed Han'ın talebi üzerine yaptığı şu duâsı ne kadar mânâlı ve güzeldir:
"Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kerre türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir... Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmânlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!.."
Bütün ulemâ ve evliyâ, bu duânın kabul olduğunu, bu yola mensub olanların denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin vefât günlerine yakın öleceklerini haber verdiklerini bildirdiler.
Zamanında ve daha sonraki yıllarda te'sîr ve nüfûzu devam eden Hüdâyî Hazretleri hakkında son derece ta'zîmli ve hürmetkâr ifâdeler kullanılmıştır. Bunlardan bir kısmı şöyledir:
Zamanın kutbu, Azîz, zamanın müfredi, hakîkat sırlarının hazînesine vâsıl, mücâhede mihrâbının mumu, tarîkat-i Muhammediyye sırlarını şerh eden, hakîkat-i Ahmediyye nûrlarının indiği gönül, sultân-ı sâbit-kadem-i makâm-ı hilâfet ve velâyet.
Yâ Rabbî! Asırlardır gönülleri; kurmuş olduğu vakfı, vermiş olduğu eserleri ve mânevî tasarrufuyla feyiz-yâb eyleyen Hüdâyî Hazretleri'nin himmetinden bizleri de nasibdar eyle!

web siteleri
 
 
 
eminekaya2010.tr.gg
Sitene Ekle
 
HADİSİ ŞERİFLER(SEÇTİKLERİM)  
 
3-BİR KİMSENİN "İNSANLAR HELAK OLDU!" DEDİĞİNİ DUYARSANIZ,BİLİN Kİ O,KENDİSİ,HERKESTEN ÇOK HELAK OLANDIR. (Müslim, Birr 139)

İslam adına herşeye bu linki tıklayarak ulaşabilirsiniz...

KUR`AN TEFSİRİ İZLE

 

Sitene Ekle
Hazir ŞİFALI BİTKİLER
-
 
AYETLER (SEÇTİKLERİM)  
 
www.dostyurdu.com

 

1-MERYEM SURESİ 96.AYET İMAN EDİP,SALİH AMEL İŞLEYENLER VAR YA , RAHMAN OLAN ALLAH ONLARI SEVDİRECEKTİR (gönüllere) 2-KEHF SURESİ 6.AYET (EY MUHAMED) DEMEK ONLAR,BU SÖZE (kitaba) İNANMAZLARSA, ONLARIN PEŞİNDE ÜZÜLE ÜZÜLE KENDİNİ HELAK EDECEKSİN !

 
AMELLER NİYETLERE GÖREDİR  
 
YAPILAN İŞLER NİYETLERE GÖRE DEĞERLENİR.HERKES YAPTIĞI İŞİN KARŞILIĞINI NİYETİNE GÖRE ALIR. KİMİN NİYETİ ALLAHA VE RESULUNE VARMAK, ONLARA HİCRET ETMEKSE,ELİNE GEÇECEK SEVAP ,ALLAH VE RESULUNE HİCRET SEVABIDIR.KİMDE ELDE EDECEĞİ BİR DÜNYALIĞA VEYA EVLENECEĞİ BİR KADINA KAVUŞMAK İÇİN YOLA ÇIKMIŞSA ,ONUN HİCRETİ DE HİCRET ETTİĞİ ŞEYE GÖRE DEĞERLENİR.
www.konyakent.net

 
İBADETE DEVAM..  
 
www.dostyurdu.com
ÂİŞE RADIYALLAHU ANHA ŞÖYLE DEDİ: RESULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM AĞRI, SANCI VEYA BENZER BİR SEBEPLE GECE NAMAZINI GEÇİRİRSE,BİR SONRAKİ GÜNÜN GÜNDÜZÜNDE ON İKİ REKAT NAMAZ KILARDI.
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol