İSLAM ADINA HERŞEY BU MEDRESEDE
Skmedia | Online Müzik ve Aşk Portalınız!

 
İSLAM ve TASAVVUF, İLİM veİRFAN, BİLİM ve TEKNOLOJİ ,SPOR ve HOBİ BURADA
 
  Ana sayfa
  İletişim
  ESMA-ÜL HÜSNA
  KUR'AN-I KERİM ARAPÇA
  Galeri
  ALLAH DOSTLARI
  => HACI EBU BEKİR SIDDIK ÇORUMİ (Ahiskalı)-1-
  => HACI EBU BEKİR SIDDIK ÇORUMİ (Ahiskalı)-2-
  => ÇORUMLU HACI MUSTAFA ANAÇ
  => AZİZ MAHMUT HÜDAİ HZ.-1-
  => AZİZ MAHMUT HÜDAİ HZ.-2-
  => AZİZ MAHMUT HÜDAİ HZ.-3-
  => AHMED ER RUFAİ
  => ABDULKADİR GEYLANİ
  => AHMED EL BEDEVİ
  => İBRAHİM DUSUKİ
  => HASAN ŞAZELİ
  => MUHAMMED NAKŞIBENDİ
  İSLAM VE SANAT
  MÜNACAT
  E-DEVLET
  OYUNLAR
  CEMAATLERE YAPTIĞIM SOHBETLER
  ÇARŞAMBA SOHBETLERİM
  Sayaç
  VİDEOLAR
  TASAVVUF HAKKINDA HERŞEY
  TASAVVUFÎ TERİMLER (A) ..:: 1 ::..
  İSLAM TARİHİ
  KUR'AN ÖĞRETİMİ
  Top liste
  İMAN ESASLARI
  Canlı Yayında Tüm Dersler
  GUNYET'ÜT TALİBİN-Abdulkadir Geylani
  BURÇLAR
  DİNİ FIKRALAR
  Abdulkadir Geylani - FETHÜ'R RABBANİ
  HAREKETLİ GİFLER VE RESİMLER
  SAHABELER ALBÜMÜ
  HAYVANLAR ALEMİ
  TEKNOLOJİYİ TAKİB EDELİM
  Ziyaretçi defteri
  FORUM eminekaya2010
  SEÇİLEN EN GÜZEL RESİMLER
  SPOR
  İSLAMİ KONULAR
  RUHUL FURKAN
  İSLAM DÜNYASI'NDAN HABERLER
  MÜBAREK GÜN VE GECELER
  KUR'AN-I ANLAMAK
  PEYGAMBERİMİZ (SAV) HAYATI
  SORULAR VE CEVAPLARI
  RAMAZAN AYI
  İLAHİ ARMAĞAN-ABDULKADİR GEYLANİ HZ. 1.meclis
  SURELERİN İSİM ANLAMLARI VE FAZİLETLERİ
  ÖLÜM HAKKINDA
  KIRK AYET KIRK HADİS
  İSLAM ALİMLERİ
ZİYARETİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER web siteleri
widget
Toplam 80824 ziyaretçikişi burdaydı!
AZİZ MAHMUT HÜDAİ HZ.-2-
I. Ahmed Han'dan sonra II. Genç Osman ile de irtibâtını devam ettiren Hüdâyî Hazretleri, bu yeni ve heyecan dolu genç pâdişâhı da istikametlendirmek husûsunda büyük gayretler sarfetti. II. Genç Osman ki, Devlet-i Aliyye'nin duraklama devrine girdiğini görerek bu gidişata dur diyebilmek için yeni hamleler tasarlayan ideal sahibi bir pâdişâhdı. Bu arada hacca gitmeye niyetlendi. O zamana kadar pâdişâhlardan hiçbiri, o devirlerde hacca gidiş-geliş takriben bir yıl sürmesi dolayısıyla devlet nizâmı bozulmasın diye şeyhülislâmların müsâade vermemeleri üzerine hacca gitmemiş, hepsi de vekil göndermek suretiyle bu farîzayı îfâ etmişlerdi.
Buradaki nükteyi çok iyi bilen Hüdâyî Hazretleri, Sultan Genç Osman'ın hacca niyetlenip kadîm an'aneyi bozmasını doğru bulmayarak onu îkâz etti, hacca gitmekten vazgeçirmeye çalıştı. Ancak Sultan, gençliği ve tecrübesizliği sebebiyle bu arzusundan vazgeçmedi ve Hüdâyî Hazretleri'nin ısrarlı îkâzlarına rağmen teslîmiyyette zaaf göstererek bu niyetini gerçekleştirme yolunda teşebbüse geçti. Neticede bu teşebbüs, yeniçeriler arasında ciddî bir rahatsızlığa yol açtı. Birtakım fitnecilerin de müdâhil olmasıyla Sultan'ın Hicaz'a gitmesinden maksadın oralardan toparlayacağı bir ordu ile yeniçerileri bertaraf edeceği şeklinde anlaşıldı. Sultan'ın bu hamlesini akâmete uğratmak isteyen zorbabaşılar, derhal hâdiseyi körükleyerek taraftarlarını harekete geçirdiler ve târihte "hâile", yâni dram diye anılagelmekte olan mâlum çirkin cinâyeti işlediler.
Bu hâdise, Hüdâyî Hazretleri'nin mânevî îkâzındaki sır dolu ısrarın ehemmiyetini hazin bir şekilde sergilemiştir.
Devlet ricâlinden diğer bazıları ise, ortalığı saran anarşiden korunabilmek için Hüdâyî Hazretleri'nin dergâhına sığınmışlar, böylece kendilerini azîm bir tehlikeden muhâfaza edebilmişlerdir. Zîrâ Hüdâyî Hazretleri'nin dergâhına gerek devlet, gerekse ehl-i şekâvet herhangi bir müdâhalede bulunamazdı. Bugünkü tâbirle dergâhın âdetâ dokunulmazlığı vardı. Dolayısıyla buraya sığınanlar, öldürülmek istenen kimseler bile olsa, kılına dahî zarar gelmez, haklı iseler Hazret-i Pîr'in delâletiyle Halil Paşa gibi iâde-i itibara mazhar olurlardı.

***

II. Genç Osman'ın şehâdeti üzerine tahta geçen IV. Murâd Han, henüz ondört yaşında idi. Eyüp'te yapılan kılıç kuşanma merâsimine evvelce beyân ettiğimiz üzere devrin en mûteber şeyhi sıfatıyla Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri çağırıldı ve Hazret-i Pîr, hayır-duâ ile yeni sultana kılıç kuşandırdı.
IV. Murâd Han, tahta geçtiğinde çok küçük yaşlarda olduğundan ipler vâlidesinin ve birtakım devlet ricâlinin elindeydi. Zaman zaman bu durumdan bunalan IV. Murâd Han, tebdîl-i kıyafetle Hüdâyî Hazretleri'nin dergâhına giderek gönlünü zindeleştirir, ileriki günlere hazırlanırdı. Bu ziyâretleri samîmî bir dervişin edeb ölçüleri içinde gerçekleştiren IV. Murâd Han, birgün yanına lalasını da almıştı. Dergâhın kapısına varıp tokmağı hafifçe çaldıklarında içerden bir dervişin:
"-Kimdir?" suâline lala, alışkın olduğu üzre derhal:
"-Yedi iklîm pâdişâhı es-Sultân ibnü's-Sultân Murâd Han-ı Râbi' Efendimiz teşrîf eylediler. Hemen Şeyh Hazretlerine bildirile!.." deyiverdi.
Derviş de:
"-Bu kapı saltanat kapısı değil!" cevabını vererek kapıyı açmadı.
Lalasının hâline tebessüm eden IV. Murâd Han:
"-Lala! Bu kapı kulluk ve gönül kapısıdır." dedi ve tokmağı tekrar tıklattı. İçerden gelen aynı suâle büyük bir edeble:
  Image"-Şeyh Hazretleri'ne Murâd kulunuz geldi deyiniz!" ifâdesiyle mukâbele etti.
Bunun üzerine kapı açıldı ve içeri alındılar.
O sıralar hayli yaşlanmış bulunan Hüdâyî Hazretleri, her türlü liyâkatle kemâle erebilmesi için IV. Murâd Han'a müstesnâ bir alâka göstermekteydi.
İşte bu alâka ve muhtelif irşâdlarının bir bereketidir ki IV. Murâd Han, gün geçtikçe madden ve mânen tekâmül, tecrübe ve seviye kazandı. Büyük dâvâları omuzlayabilecek bir kıvama geldi. Vakti gelince de yaptığı ciddî hamlelerle ordudaki ve ahâlî arasındaki disiplini sağlayarak daha o gün yıkılma tehkilesiyle karşı karşıya bulunan devleti büyük bir bâdireden kurtardı.

***

İşte Hüdâyî Hazretleri'nin en büyük kerâmetleri, cihan sultanlarını bu şekilde yönlendirebilmesi olmuştur. Bununla birlikte onun, erbâbın gönül hissiyâtını besleyici birçok kerâmetleri de bulunmaktadır.
Hüdâyî Hazretleri'nin pek meşhûr olan kerâmetlerinden biri de, gâyet fırtınalı bir havada hiçbir kayıkçının denize açılamadığı bir zamanda kendi kayığına atlayıp birkaç müridiyle Üsküdar'dan sâlim bir şekilde karşıya geçmesidir. Allâh Teâlâ'nın izniyle kayığın takip ettiği yol, gâyet süt liman olmuş ve dört bir yanda şâha kalkmış dalgalar bu Allâh dostunun kayığına hiçbir zarar vermemişti.
Hâlen Üsküdar ile Sarayburnu arasındaki bu yola "Hüdâyî Yolu" denir. Bilen kayıkçılar, şiddetli fırtınalarda bu yolu takip ederler. Bu durum, Hüdâyî Hazretleri'nin günümüze kadar uzanan bâriz bir kerâmetidir. Nitekim bugün bile lodoslu havalarda Boğaz vapur seferlerinin sadece Üsküdar-Eminönü hattında yapılabilmesi, oldukça düşündürücüdür.Image
Osmanlı Devleti'nin son günlerine kadar Boğaz'da deniz seferi yapan kaptanlar; yolcularını, Üsküdar'dan geçerken Azîz Mahmûd Hüdâyî -kuddise sirruh- dergâhına, Beşiktaş önünden geçerken Yahyâ Efendi dergâhına, Beykoz'dan geçerken de Hazret-i Yûşâ -aleyhisselâm- tarafına doğru tevcîh ederek "Fâtiha"ya dâvet ederlerdi.
Bir zamanlar halkın, İstanbul'da medfûn olan büyük velîlere karşı edebi işte böyleydi!
 Bir kimse Hüdâyî Hazretleri'nin kimyâ ilmine vâkıf olduğunu duyarak Hazret-i Pîr'e geldi ve:
"-Efendim! Sizin kimyâ ilmine vâkıf olduğunuzu duydum, ne buyurursunuz?" dedi.
Hüdâyî Hazretleri, hiçbir şey söylemeden yakınındaki asma dalından üç yaprak kopardı ve üzerlerine üfledi. Allâh'ın izniyle yapraklar, birer altın varak hâline geldi.
Hâdiseyi şaşkın bir şekilde seyreden zavallı adam da, aynı şeyi yaptıysa da buna muvaffak olamadı. Adamı mânidar bir şekilde seyreden Hüdâyî Hazretleri şöyle buyurdu:
"-Oğlum! Bilesin ki kimyâ ilmini öğrenmek, nefsini kimyâ etmekten ibarettir..."

***

İstanbul'da çok şiddetli bir tâun hastalığı zuhûr etmişti. Her gün binlerce kişi bu hastalıktan ölüp gitmekteydi. Elinden bir şey gelmeyen ahâlî, çaresiz bir halde Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri'ne koştu. Gözyaşlarıyla duâ taleb etti. O da şöyle buyurdu:
"-Bu türlü mânevî işlere karışmak bizim meşrebimize uygun değildir. Ancak mâdem ki hastalığın şiddeti dolayısıyla ısrâr ediyorsunuz, öyleyse Karacaahmed kabristanına gidiniz! Orada bir servi ağacının altında bir hasıra sarılıp yatan ve "Hasır-pûş Dede" denilen bir zât vardır. O'na başvurun! Eğer kabul etmeyecek olursa, selâmımızı söyleyin!.."
Bunun üzerine halk, doğruca denilen şahsa gitti. Fakat meczûb meşrep olan bu zât, halkın merâmını dinleyince büyük bir öfke ile bağırıp çağırarak herkesi kovdu ve hasırına bürünerek yattı. Çekine çekine tekrar yanına geldiler ve bu defa Hazret-i Pîr'in selâmını tebliğ ettiler. Selâmı alır almaz ayağa fırlayan meczûb Hasır-pûş Dede, hemen kendisinden istenilen duâya başladı. Duâdan sonra da:
"-Bugün bir kimsenin daha cenâzesi kaldırıldıktan sonra bu hastalık da kalksın!" dedi.
Ardından Hüdâyî Hazretleri'nin başka bir emri olup olmadığını sordu ve tekrar hasırına büründü.
Gerçekten o gün tâundan bir kişi daha vefat ettikten sonra hastalık tamamıyla ortadan kalktı.

***

Hüdâyî Hazretleri'nin ilmî hüviyeti sayesinde ulemâdan da birçok mürîdân vardı. Şeyhülislâm Hoca Sadeddin Efendi, oğlu Es'ad Efendi gibi zâtlar, onun irşâd halkasına katılanlardandı. Tasavvuf, tefsîr, fıkıh gibi muhtelif alanlarda otuza yakın eser vermiştir. Kadılık ve müderrislik vazîfelerini bırakmışsa da, bu onun bir nevî vazîfe değişikliği sebebiyledir. Yoksa dîn-i mübîn yolunda ne ilmi bir kenara bırakmak, ne de irfâna meyletmemek doğru değildir. Zîrâ ilimsiz bir irfân ve irfânsız bir ilim, serâpâ ziyândır. Bunun için tasavvufa girdikten sonra:
  Imageİlâhî çün halâs ettin müderrislik kazâsından
Visâlinle lutfedip kurtar bizi varlık azâbından
demekle birlikte bizzat şeyhinin emri muvâcehesinde vâizlik vazîfesine devam etmiştir. Ayrıca kendisinden önceki büyük sûfîler gibi tefsîr ve hadîs derslerini de sürdürmüştür. Çünkü o, bunları değil, nefsini terk ve terbiye etmişti.
Hüdâyî Hazretleri'nin yapmış olduğu bu tefsîr ve hadîs derslerine iştirâk edip de icâzet alan bir hayli talebesi vardır. Halîfelerinden Saçlı İbrahim Efendi ve Filibeli İsmail Efendi de bunlardandır.
Bu meyânda İsmâîl Hakkı Bursevî Hazretleri şöyle der:
"Velîler arasında kalem ehli olanlar, peygamberler arasında "rasûl" olanlar gibidir. Hazret-i Hüdâyî de, yazmış olduğu eserleriyle bu rütbeyi hâiz olarak şeyhi Üftâde Hazretleri'ne bir ayna vazîfesi görmüştür."
Imageİrşâd ve mânevî terbiyesini şiirleriyle de devam ettiren Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri, bu sahada da gönülleri tenvîr eden pek te'sîrli eserler vermiştir. Bugün dahî büyük bir gönül hazzı içinde söylenegelen pek çok bestelenmiş şiirleri vardır.
Hüdâyî Hazretleri, bu şiirlerinden birinde gönülden mâsivânın çıkarılıp sırf Allâh muhabbetinin yerleştirilmesi husûsunu şöyle ifâde eder:

Neyleyeyim dünyâyı
Bana Allâh'ım gerek.
Gerekmez mâsivâyı
Bana Allâh'ım gerek.
Ehl-i dünyâ dünyâda
Ehl-i ukbâ ukbâda
Her biri bir sevdâda
Bana Allâh'ım gerek.
Dertli dermanın ister
Kullar sultânın ister
Âşık cânânın ister
Bana Allâh'ım gerek.
Bülbül güle karşı zâr
Pervâneyi yakmış nâr
Her kulun bir derdi var
Bana Allâh'ım gerek.
Beyhûde hevâyı ko
Hakk'ı bula-gör yâ hû
Hüdâyî'nin sözü bu
Bana Allâh'ım gerek.

Hüdâyî Hazretleri, şiirlerinde Yûnus Emre Hazretleri'nin takip ettiği yoldan giderek gönülleri mâneviyat ile yoğurur. Kulları, bu dünyânın aldatıcı ve geçiciliği karşısında îkâz eder:

Kim umar senden vefâyı,
Yalan dünyâ değil misin?
Muhammedü'l-Mustafâ'yı
Alan dünyâ değil misin?
Yürü hey bî-vefâ yürü,
Sensin hod bir köhne karı.
Nice yüz bin erden geri
Kalan dünyâ değil misin?
Kastedip halkın özüne,
Toprak doldurup gözüne,
Ehl-i gafletin yüzüne
Gülen dünyâ değil misin?
  ImageEğer, şâh u eğer bende
Her kişiyi salan sende
Kimse mekân tutmaz sende
Vîrân dünyâ değil misin?
Kimisini nâlân edip
Kimisini giryân edip
Âhir-i kâr uryân edip
Soyan dünyâ değil misin?
İşin gücün dâim yalan
Çok kişiden arta kalan
Nice kerre boşaluben
Dolan dünyâ değil misin?
Bu şekilde dünyânın hakîkatini insana hatırlatan Hüdâyî Hazretleri, insanın sahip olduğu yüce makâma, yâni halîfetullâh olma sırrına dikkat çeker. Bu sırrı, insanın Hakk katından bu varlık âlemine gelişi ve yine Hakk'a dönüşü hakîkati çerçevesinde şöyle anlatır:

Ezelden aşk ile biz yâne geldik!
Hakîkat, şem'ine pervâne geldik!
Tenezzül eyleyip vahdet ilinden,
Bu kesret âlemin seyrâne geldik!
Geçip fermân ile bunca avâlim
Gezerken âlem-i insâne geldik!
Fenâ buldu vücûd-i fânî mutlak,
Bıraktık katreyi ummâne geldik!
Nemiz ola Hudâyâ sana lâyık
Hemân bir lutf ile ihsâne geldik!
Umarız erelim bâkî hayâta,
Civâr-ı Hazret-i Rahmâne geldik!
Geçip âhir bu kesret âleminden,
Hüdâyî halvet-i sultâne geldik!.

Bütün evliyâullâh gibi Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in dâsitânî muhabbetinde zirveleşen Azîz Mahmûd Hüdâyî -kuddise sirruh-, gönlündeki Rasûlullâh aşkını şöyle dile getirir:

Kudûmun rahmet ü zevk u safâdır yâ Rasûlallâh
Zuhûrun derd-i uşşâka devâdır yâ Rasûlallâh
Nebî idin dahî Âdem dururken mâ ü tîn içre
İmâmü'l-enbiyâ olsan revâdır yâ Rasûlallâh
Hüdâyî'ye şefâat kıl eğer zâhir eğer bâtın
Kapına intisâb etmiş gedâdır yâ Rasûlallâh.

Hüdâyî Hazretleri, birgün mürîdleriyle birlikte kayıkla Boğaz'ı geçerken şiddetli bir fırtına çıkmış, şu şiirle Cenâb-ı Hakk'a ilticâ etmiştir:

Allâhümme yâ Hâdî
Âsân eyle yolumuz!
Sehhil ubûra'l vâdî
Tiz geçir tut elimiz!
Yâ Rabb fazl u cûd ile
Kemâl-i şuhûd ile
Hakkânî vücûd ile
Islâh eyle hâlimiz!

  ImageGörüldüğü gibi hizmetini geniş bir sahaya yayıp muvaffakıyetle sürdürmüş olan Hüdâyî Hazretleri, yaşamış olduğu asra ve sonraki yüzyıllara silinmez bir mühür vurmuş olarak 1628 miladi tarihinde ardından sayısız muhib, müntesib ile pek çok eser ve vakıf bırakarak bahtiyar bir şekilde rahmet-i Rahmân'a yürümüştür.
Rahmetullâhi Aleyh!
web siteleri
 
 
 
eminekaya2010.tr.gg
Sitene Ekle
 
HADİSİ ŞERİFLER(SEÇTİKLERİM)  
 
3-BİR KİMSENİN "İNSANLAR HELAK OLDU!" DEDİĞİNİ DUYARSANIZ,BİLİN Kİ O,KENDİSİ,HERKESTEN ÇOK HELAK OLANDIR. (Müslim, Birr 139)

İslam adına herşeye bu linki tıklayarak ulaşabilirsiniz...

KUR`AN TEFSİRİ İZLE

 

Sitene Ekle
Hazir ŞİFALI BİTKİLER
-
 
AYETLER (SEÇTİKLERİM)  
 
www.dostyurdu.com

 

1-MERYEM SURESİ 96.AYET İMAN EDİP,SALİH AMEL İŞLEYENLER VAR YA , RAHMAN OLAN ALLAH ONLARI SEVDİRECEKTİR (gönüllere) 2-KEHF SURESİ 6.AYET (EY MUHAMED) DEMEK ONLAR,BU SÖZE (kitaba) İNANMAZLARSA, ONLARIN PEŞİNDE ÜZÜLE ÜZÜLE KENDİNİ HELAK EDECEKSİN !

 
AMELLER NİYETLERE GÖREDİR  
 
YAPILAN İŞLER NİYETLERE GÖRE DEĞERLENİR.HERKES YAPTIĞI İŞİN KARŞILIĞINI NİYETİNE GÖRE ALIR. KİMİN NİYETİ ALLAHA VE RESULUNE VARMAK, ONLARA HİCRET ETMEKSE,ELİNE GEÇECEK SEVAP ,ALLAH VE RESULUNE HİCRET SEVABIDIR.KİMDE ELDE EDECEĞİ BİR DÜNYALIĞA VEYA EVLENECEĞİ BİR KADINA KAVUŞMAK İÇİN YOLA ÇIKMIŞSA ,ONUN HİCRETİ DE HİCRET ETTİĞİ ŞEYE GÖRE DEĞERLENİR.
www.konyakent.net

 
İBADETE DEVAM..  
 
www.dostyurdu.com
ÂİŞE RADIYALLAHU ANHA ŞÖYLE DEDİ: RESULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM AĞRI, SANCI VEYA BENZER BİR SEBEPLE GECE NAMAZINI GEÇİRİRSE,BİR SONRAKİ GÜNÜN GÜNDÜZÜNDE ON İKİ REKAT NAMAZ KILARDI.
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol